9 Şubat 2011 Çarşamba

Hangi ayak havada? :)

Hayata sadece bir çift gözle bakmanın getirdiği bir körlüğün içinde olduğumu düşünürüm bazen.  Yıllar önce idi. O zamanlar pazarda tencerelere, tavalara kulp takan ustalar vardı. Bunlardan biri tren yolunun kenarında, tamtamların orada daimi mesken edinmişti kendine.
Anemin düdüklü tenceresinin lastiği ile enteresan oyunlar yaratan bendeniz, tam olarak hatırlamıyorum, lastiği ya kaybetmiştim yada koparmışdım. Anneden azar işitme, ben sana söylemedim mi? O lastikle oyun olmaz lafını duyma tehlikesine istinaden, arayışa girdiğimde onu keşfetmiştim.
Her gittiğimde değişik bir şey anlatırdı, ama yıllar içinde söylediği, anlattığı birçok şeyi unutsam da,  bir tek şeyi hiç unutmadım. Hayatı bakar kör yaşama . Gözlerini bakmak için değil görmek için kullan, çünkü hayat baktıklarından çok, görebildiklerine göre şekillenir derdi. Bir de örneği vardı, daha doğrusu sorusu. Nerdeyse bütün müşterilerine sorduğu basit bir soru , “ Cumhuriyet Meydanında (İzmir) Ata binmiş Atatürk heykeli var, atın hangi ayağı havada dır.”
Evet, yıllarca önünden geçtiğimiz, defalarca gördüğümüz bir heykel. Kaç İzmirli bunun cevabını hemen verebilir. Bu soruyu müşterilerine sorar ve hep, bakarak değil görerek yaşayın, bakarkör olmayın derdi.
Kendim için edindiğim bir düstur var, yıllardır aynı yolu gidip geliyorum. Ev, iş arası. Otomatiğe bağlamış gibi. Ama haftada bir gün o yolu, bakarak değil görerek gidiyorum, keyfini çıkararak. Çünkü o ustaya bir sözüm var, ben bakar kör olmayacağım diye.
Sadece çevremizi değil, çevremizdeki insanları da bakmak yerine görmeliyiz. Basit bir merhaba, günaydın, ufak bir gülümseme, hem görmemizi sağlar hem de görünür olmamızı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder