28 Kasım 2012 Çarşamba

Benim İçin Özgürlüğün Resmi


Zamanın durduğu bir anda,
Dünyanın dönmeyi unuttuğu bir günde.

Bana özgürlüğü hissettiren ,
Bana huzuru hissettiren,
Ölümsüzleşmiş bir an.


22 Kasım 2012 Perşembe

Bu cümle Patronlara ve Yöneticilere

"Büyük paralar ödenerek satın alınan bir makinenin varlık olarak değeri zamanla azalırken, kendini sürekli geliştiren nitelikli elemanların değeri zamanla artmaktadır."

Bana göre kapitalizmin içine üç ölçek Marksizm koymak gibi bir şey bu durum. Yada çömlekçinin püf noktası gibi, başarılı ve devamlılığı olan bir şirket olmanın sırrı.

Noktayı göstermek bizden, püf demek anlayandan.

14 Kasım 2012 Çarşamba

Atatürk Sevgisine En Güzel Örnek

BM Kalkınma Programı’nda (UNDP) göreve başlarken genç bir Türk kızını işe aldığında, kızın odasına ilk yerleştirdiği eşyanın Atatürk portresi olduğunu gördüğünü belirtmiş Kemal Derviş. Sonrasında;

”Kendi kendime, 21. yüzyılın ilk yarısında, ülkesinin dışında, yeni işine başladığı anda, boş duvarlarına kendi isteğiyle, 20. yüzyılın ilk yarısında vefat etmiş olan bir liderin resmini asan herhangi başka bir ülkeden genç bir araştırmacı var mı diye sordum. Benzer, hatta yakın olan başka bir örnek aklıma gelmedi. Bu, Atatürk anısının ve Türkiye Cumhuriyeti’ni kurma mücadelesinin, nasıl birçok Türkiye vatandaşının kimliğinin bir parçası olmaya devam ettiğinin bir sembolüdür” demiş.
------------------------------------------------------

Benim için Atatürk sevgisine en güzel örneklerden biri oldu.
Teşekkürler Kemal Derviş

12 Kasım 2012 Pazartesi

Gurbet bir kuştu


Gurbet bir kuştu
Geldi gönlüme uçtu
Gönül gurbete
Akıl hürmete uçtu.

Gurbet bir kuştu
Hep yanımda uçtu,
Ruhuma ilaç
Ama yalnızlığıma suçtu,

Gurbet bir kuştu
Birden uçtu,
Kendi uçtu,
Sanki hepsi suçtu.

6 Kasım 2012 Salı

Fikirsizlik


Eskiden merak ile televizyondaki açık oturumları, tartışmaları dinliyordum, olayları insanları ve ülkemi daha iyi anlayabilmek için.  Son dönemde ise nerede ise hiç dinlemiyorum, izlemiyorum bu tür programları.

Çünkü artık programlara çıkana insanların (nedense hep aynı insanlar) hangi konuda ne diyecekleri o kadar belli ki. Artık yapılan açık oturum ya da tartışma programlarının amacı konuşulan konuda bir çözüm üretmek değil, bir analiz yapmak değil. Tek amaç at gözlüğü takmış gibi başka bir şeyi dinlemeden zaten bilinen fikirleri daha yüksek sesle söylemek.

Basit bir münazara mantığında bile, amaç hem kendi fikirlerini ifade etmek, hem de karşı tarafın fikirlerine karşı argümanlar geliştirerek, savunduğunuz fikri güçlendirmektir. Genel amaç ise bu tartışmalar ile ilgili konuyu analiz etmek ve bir çözüme ulaşmaya çalışmaktır.

Ama hep aynı fikirler önümüze temcit pilavı gibi devamlı konduğu için, hiçbir zaman amacına ulaşamıyor bu tartışma programlarında.

Yeni fikirler nerde ise hiç yok, yâda diğer konuşulanlar hiç dinlenmiyor. Bazen es kaza farklı bir bakış açısıyla birileri katılıyor bu programlara. İşte şimdi oldu diyorsunuz, ama hüsran oluyor genellikle. O kişide sadece o bakış açısında kalıyor. O bakış açısını savunduğu sürece orda olabileceğini düşünüyor.

Fikir mimozaları üretmek te pek başarılı bir ülke değiliz, belki de hala birer taraf olmaya yönelik yetiştirilme yapımız var. Hangi taraf isek o görüşleri kesin doğru kabul ediyoruz ve kulaklarımızı tıkayarak savunma düzenine geçiyoruz. Sadece siyasette değil her konuda bu kaçınılmaz yazgımız sanki.